Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Emre Aydın : Hüzünlü Kelimeleri Seviyorum!..

Gönderen Konu: Emre Aydın : Hüzünlü Kelimeleri Seviyorum!..  (Okunma sayısı 2450 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Jackif

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 582
  • Cinsiyet: Bay
  • 21 Gram..
Emre Aydın : Hüzünlü Kelimeleri Seviyorum!..
« : Nisan 17, 2010, 06:12:27 ÖS »



Emre Aydın... Heyecanlı, mütevazı, mahcup, samimi... Ama öyle şarkıda yalnızlığı diline doladığı gibi depresif bir ruh hali yok. Ondaki hüzün duygusu hüznün tınısını sevmesinden, melodi olarak kulağına hoş gelmesinden kaynaklanıyor.

İkinci albümü 'Kağıt Evler', sözleri ve sound'u ile ilk albümü 'Afili Yalnızlık'a göre daha sıkı. Emre Aydın, dört yıl sonra yine karşımızda!

-Afili Yalnızlık'tan sonra yalnızlık, üzerinize yapıştı ama ben sizin başarınızın arkasında yalnızlık halinden ziyade yalınlık imgesinin daha etkili olduğunu düşünüyorum. Doğru düşündüğümü söyleyin lütfeeen! (Gülüşmeler)

Katılıyorum, evet. Özellikle figür olarak kabul edilmekle ilgili bir şey bu. Yeni çıkan bir şeye karşı önce nedense bir kalıba sokup, kabul etmeme üzerine bir şüpheyle yaklaşıyor insanlar. 'Olmamış' demek için dinliyorlar ilkin. Öğretmen de ödeve bakarken 'olmamış' gözüyle bakar, çocuk anne-babasına resim yapıp gösterirken de eleştirel gözle bakılır. Figür olarak kabul edilmemde en önemli şey yalın ve samimi olmaya çalışmaktır.

İnsanların bu şüphesi karşısındakinin daha iyi olmasına yönelik bir iyimserlik mi yoksa kendi beğenisinin üstünde bir şeyle karşılaşma ihtimaline karşı bir tavır mı?

İkisi de var. Ürünü daha iyi yapmaya yönelik bir eleştiri yapabilmesi için o kişinin bir tarafını da sevmesi gerekiyor. Hiç hoşlanmadığı bir şey için emek harcamaz kimse. Bir de herkes tarafından beğeniliyorsanız problem vardır, orada duruş ve karakter eksikliği vardır. Herkes beğensin diye karakterden feragat ederseniz o da olmaz.

Diyelim albümünüzü yaptınız ve kimse almadı. 'Önemli değil, evde kendim dinlerim.' modunda mısınız?

Aslında öyle bir şey tam olamıyor, çünkü 25-30 kişilik bir ekipsiniz artık. Bir de yaptığınız iş beğenilsin istiyorsunuz. Önemli olan nokta 'benim yapabileceğim budur.' durumuna getirmek. Hiç beğenilmiyorsa bir problem vardır, ama beğenilmeyen tarafın sizin kaçırdığınız bir şey mi yoksa sizin beğenilerinizle ilgili bir şey mi olduğunu anlarsanız yaptığınız hataları düzeltmeye çalışırsınız. Benim bir şansım var, beğenilerim genelde genel dinleyici beğenisini yansıtıyor.

Popüler olmayı önemsiyorsunuz o zaman?

Yaptığım şey popüler oldu. 6. Cadde geçmişimde yaptığım iş başarılı olmadı, Afili Yalnızlık'tan sonraki yaptığım iş o kategoriye girdi. Ama bunun sağından solundan kırpmadım, o kategoriye girsin diye. Pazara adapte olmak için herhangi bir stratejim olmuyor. Kalıcı olmak için de şarkı yazayım demiyorum. Orta 3'te iken bir gitar aldım kendime, o zaman metalci olma furyası vardı. (Gülüyor) Bir ara şarkı yapmak daha zevkli moduna geçince o sayede hayatımı da devam ettirdim. İyi bir şey yaparsanız kalıcı olursunuz zaten.

Şarkının bir şeyler anlatması lazım yani?

Aynen öyle, şarkının bir derdi olmalı. Halk ozanlarının kalıcı olmasının nedeni budur. Kalıcı olanlar hep üzüntülü türkülerdir, taşlamalar filan değil.

İngilizce albüm ne oldu?

Yapmış olmak için yapmamak, doğru bağlantıları kurup doğru ekiple yola çıkmak lazım. O başka bir pazarda çıkacak bir şey. Avrupa dediğimiz yer de homojen değil, hepsi farklı. Çıkacak elbette, daha ciddi çıkmak gerekiyor. Akdeniz kültürünün verdiği tını, uluslararası işlere çok uymuyor ve kategorize ediliyorsunuz. Daha dingin ve naif anlatma ve düz giden bir tını var. Türk müzik piyasası ile ilgili eleştireceğim tek şey, eskiden 'Bizde aletler yok abi!' denirdi. Tabiri caizse babalar gibi var artık aletlerimiz. Yan yana koyduğunuzda onlarınki daha kaliteli geliyorsa başka bir problem var. Bu vizyonla, takip etmekle ilgili bir şey.

Eurovision? Teklif gelirse gitmem diyorsunuz...

Ya karşı değilim, gidenleri de eleştirmiyorum, ama kendimi Eurovision'un içerisinde görmüyorum. O tarz müzik yaptığımı da düşünmüyorum. 20-22 yaşında grupla yaptıklarım hariç, oraya uygundur dediğim hiçbir şarkı yapmamışım. Sırf yapmış olmak için gidersem, inanmadığım için taşıyamam. O organizasyonu sevmiyorum zaten.

Manga peki...

Eurovision çok yüksek bir standarttadeğil. Ne söylesem çok hassas. Yeteri kadar yükleniyorlar zaten, dolayısıyla şarkı filan belli. Onlar da istiyorlar. Başarı dilemekten başka bir şey yok.

Son albümünüz Kağıt Evler'i neden İsveç'te kendi grubunuzdan bağımsız yaptınız?

Prodüktörü Mats Valentin diye bir İsveçli ve gitarcılığıyla ünlü. Her müzik kültüründen haberdar. Gitarları o çaldı, ben elime gitar almadım yani. Ercan Irmak ney üfledi albümde, albümlerde çalmıyor zaten. Canlı performans grubunun çalması gibi takıntım yok, kaldı ki o kadar insanı -20 dereceye götürmenin de manası yoktu.

Ney bir parçada var. 'Ney'den kaynaklandı bu ihtiyaç?

Sesini duyduğum andan beri çok seviyorum. Bu Yağmurlarda'da duduk var. Kendime de aldım bir ney, acayip sabır gerektirir. Ama Hoşçakal içerisinde kullandığım zaman çok hoş oldu.


Bu albüm Afili Yalnızlık'ın alternatifi mi, devamı mı?

İkisi de değil, gelişmiş hali bence. Taklidi de değil. Özellikle başarılı bir albümden sonra sık rastlanır buna. Çok yadırganacak bir şey değil, sözler biraz daha olgunlaştı. Bunu bir sene önce kaydetsek daha hüzünlü ve arabesk bir albüm olurdu muhtemelen. Bir önceki albümde yalnızlığı çok kullandık, bunda olmasın diye dikkat ettim.

Arabesk rock diyorlar tarzınıza? Öyle mi?

O kadar görmüyorum, çok da bilmem onu. Orhan Gencebay'ı seviyorum, keyif alıyorum dinlediğimde, ama bir arşivim yoktur. Türkiye'de kullanılan arabesk tanımı 'Çok arabesk ya' tarzında.

Neden Kağıt Evler? Bir kıvılcımla yanmaya ve yırtılmaya hazır mı her şey?

Güzel metafor o. Bir taraftan zor inşa edilen, çabuk yıkılan bir şeyden bahsediyorsunuz. Şarkıların derdini de en iyi yansıttığı için onu seçtim. Benim genel duruşum, kağıt evlerin içinde olmak gibi bir şey değil.

Niçin merhaba'dan çok 'hoşça kal'ı önemsiyorsunuz?

Merhabada hüzünlü bir tını yok çünkü. Ben hüzünlü kelimeleri seviyorum. Hoşça kal diye şarkı yazacağım, iki senedir kafamda vardı. Bazı kelimeleri seviyorum, iyi tınlıyorlar. Hüznü anlatmayı ve dinlemeyi seviyorum. Kaybedenler Kulübü'ndenim gibi bir durum yok, abartırsınız ya şarkıyı ve şiiri. Zaten Allah muhafaza, büyük acılar başınıza geldiğinde öyle şarkı şiir yazamazsınız, bir şeyle uğraşamazsınız zaten. İşin light kısmı bu. Afili Yalnızlık'ta çevresinde dönüp durduğum yalnızlık zamanla şikayetçi olunan bazen de sevilen kişinin kendine ait alanı.

Edebiyat hayatınızın neresinde?

En güçlü besin kaynağımdır edebiyat; anlattığım şeyi estetik olarak anlatmaya iten şeydir. Sadece modern dönemin eserleri değil, Mehmet Akif de belli bir duygu bırakabilir, Edip Cansever de. Duygu bırakması açısından 2. Yeni de ağırlıklı ama Garip Akımı'dır sanırım en yoğun etkileyen.

'Hayat, felsefeye müsaade etmez.' diyordunuz. Sizin bir felsefeniz yok mu peki?

İstediğiniz kadar planlayın, o plan olmaz ya, çok fazla hayatı sorgulamıyorum o yüzden. Benim birikimim de müsait değil hayat üzerine derin laflar etmeye. Ne o kadar derin düşüncelerim var, ne de onu ifade edecek birikimim.

Çocukken de böyle dengeli ve ağırbaşlı mıydınız?

Yaramaz değildim herhalde. Ergenlik döneminde bayağı bir problem yaşadım, disipline filan gittim okulda. Adım çıkmıştı yani. Nöbetçi sınıfın kapısını çalıp numaraları okuyunca kesin bendim o.

İstanbul 'burukluk' demiştiniz. Öyle mi hâlâ?

İstanbul, hiçbir yerde yakalamayacağınız tınısı olan bir şehir. İstanbul, efkârdır benim için.

Kısa sürede çok fazla konser verdiniz. Hayırdır, hayır diyemiyor musunuz tekliflere?

500 olmuştur sanırım. O dönem çalıştığım şirketle ilgili bir şeydi o. Gidebildiğimiz her yere gitmeye çalıştık. İki sene sonra bir nota bile duymak istemeyecek duruma gelince durdurdum.

'Ne mutlu Türk'üm, ne mutsuzum Emre Aydın diyene' midir sonuç? (Gülüşmeler)

Yok yok değil. 'Bu Yağmurlar'ın sözlerini abartmadan, görkemli şekilde yazmazsanız, orada söyleyeceğiniz şey, 'Canım sıkılıyor, ama annem üzülmesin diye anlatmıyorum'dur. Hiç de güzel şarkı sözü olmaz öyle. s.zengin@zaman.com.tr

***

Damak tadı gelişmiş birisi değilim

Emre Aydın nasıl biriydi, meşhur olduktan sonra nasıl birisi oldu?

Hep sahnedeydim zaten. Bar grubu ile çıkarken hiçbir dinleyicinin olmadığı zamanları da gördüm. O ego, sahneden indikten sonra bende bitiyor, bittiğini düşünüyorum. Hep sahnedeymiş gibi hissetmiyorum kendimi.

Evde yemek yapıyor musunuz?

Ufak tefek şeyler; yumurta, makarna dışında bir şey yapamam. Damak tadı çok gelişmiş biri değilim.

Yaşınız çok genç, ileride nasıl biri olarak anılmak isterdiniz?

Güzel albümler yapmış biri olarak anılsın isterim.

Şiir kitabı yazıyordunuz, o ne oldu?

Vazgeçtim. Çünkü orada bayağı bir iş var. Hâlâ yazıyorum ama ayrı bir stres kaynağı yapmanın anlamı yok.

Hiçbir şey biriktirmez misin?

Hayır. 6. Cadde'nin albümüne bakayım dedim, bulamadım. İnternetten indirdim. (Gülüşmeler) Bir ara pul koleksiyonu filan yapmıştım çocukken. Bilgisayar içinde Yunan müziği filan koleksiyonlarım var. ZAMAN
« Son Düzenleme: Nisan 17, 2010, 06:42:13 ÖS Gönderen: sahra cold »

Çevrimdışı Kelebekler Diyarı

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 5131
  • ...
Emre Aydın : Hüzünlü Kelimeleri Seviyorum!..
« Yanıtla #1 : Nisan 17, 2010, 08:08:13 ÖS »
Güzel bir yazıydı...

 +-/*te

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek