55, 56. “Doğrusu bugün, cennetlikler eğlenceyle meşguldürler. Onlar ve eşleri gölgeliklerde, tahtlar üzerine yaslanmışlardır.”
Haberiniz olsun ki o gün dünyada yaşadıkları Müslümanca bir hayatın, işledikleri salih amellerin karşılığı olarak cenneti kazananlar, cennete sahip olanlar, cennetin sohbetçileri hoş bir meşgale, zevkli bir meşguliyet içindedirler. Nîmetlerle meşguldürler onlar orada. Karı-koca birlikteliğiyle meşguldürler. Dünyada Allah’a kullukla geçen bir hayatın sonu işte budur. Allah’a kulluk kavgasının sonu sadece zevktir. Her nîmet zevk verir onlara, her şey hayır verir. İçinde bulundukları ebedî ve sermedi nîmetlerle sarmaş dolaş olarak başkalarıyla, başka şeylerle uğraşacak zamanları da yoktur, halleri de yoktur. Sevinecekler, coşacaklar, hak ettiklerini bulmanın neşesini yaşayacaklar. Ne yaparlarsa huzur, ne ederlerse rahat ve sükûn bulacaklar.
Nîmet, nîmet, nîmet... Irmakların kenarında, ağaçların altında bâkirelerle meşgullerdir onlar. Allah’ın ağırlaması içindedir onlar. Onlar ve eşleri koltuklar üzerinde, ağaçların gölgeleri altında zevk ve sefâ içindedirler. Buradaki “Eriyke” gelin odası, gerdek odasında gönül eğlendirmektedirler, demektir. Koltuklar üzerinde hoş sohbetler yapmaktadırlar. Hani bazı yerlerde buraya ailesiz girilmez gibi yazılar yazar ya. Evlenmeyenler, ailesiz yaşamadan yana olanlar, aileleri ve-fat ettikten sonra bir daha evlenmeyi düşünmeyenler, ölüp giderken ailesiz gidenler o koltuk bölümüne alınmama endişesini duymalıdırlar. Çünkü orada hanımlarla, eşlerle birlik olmaktan söz ediliyor.
“Bu âyet nedeniyle ölümüme bir gün kaldığını bilsem, bir saat zamanım kaldığını bilsem evlenme imkânımı değerlendirirdim,” diyen sahâbenin niyeti, endişesi de herhalde buydu. Zaten fıtratı bozulmayan bir insanın evliliğe yan bakması düşünülemez. Bir de bu âyetlerde eşlerin birbirlerini cennete götürmenin kavgasını vermek zorunda oldukları da hatırlatılmaktadır. Rabbenâ duasında da ısrarla bu öğütlenir.
Cennet güzel, cennet nîmetleri güzel, cennet ağırlaması güzel, cennetlikler güzel. Haydi gidelim görelim de, güzelse onun için bir hayat yaşayalım demeye imkânımız yoktur. Gerçi bizim adımıza görüp anlatanlar yok değil cenneti. Adem atamız gördü, Rasulullah Efendimiz gördü ve bize anlatmaktadırlar. Öyleyse gelin görenlerin gö-rüşüne, Allah’ın anlatışına tabi olalım da, bizi oraya götürecek bir hayatın peşine düşelim inşallah. Ne varmış başka orada? Bakın bir nîmet görüntüsü daha: