=) Olmaz öyle 3 kuruşa 5 köfte
Kendiniz çalmış kendiniz oynamışsınız. Ateist Yıldırım'ı o kadar aptal, pasif bir karakter olarak kurgulamışsınız ki adamın onaylamak dışında herhangi bir diyaloğu geçmiyor.
Ateistlik doğduğunda verilen nüfus cüzdanında din hanesine islam kayıtlı diye müslüman olmaya benzemiyor. Gerçekten incelemeli anlamalı tartışmalısın ki sonunda inkar edesin. Sadece kuranı da değil diğer dinleri de araştırmalısın. Ne olur ne olmaz. Sonunda cennet gibi bir ödül vaadi yok. Sosyal bir fayda sağlamıyor aksine can güvenliğin dahi tehlikeye düşüyor.
Buyurunuz bir de Yıldırım abinin iç sesi ile dinleyiniz aynı kıssayı:
Beyaz esya pazarlamacisi kamyondan iner. Beyaz esya satan dukkana girer .Dukkanda dini bir konuda sohbet yapilmaktadir. Satici sohbet esnasinda kafasini uzatarak-Merhaba , ben ateistim, sizinle dini konularda tartisabiliriz, dedi.
Dukkanda bulunanlardan biri olan Necmi Abi
-Hos geldin Ateist kardes,
-Hos bulduk
-Buyur gel oturalim, sohbet edelim.
Ateist oturur.
-Isminiz nedir ateist kardes?
-Yildirim
-Merhaba Yildirim memnun oldum benim adim da Necmi.
-Sagol.
-Sen akilli, zeki birine benziyorsun, dedi Necmi Abi.
- Nerden bildin? Diye sordu Yildirim.
-Pazarlama mudurusunuz, aptal adami mudur yapmazlar .Ordan anladim, dedi.
-Tesekkur ederim.
Normalde müşteri ile böyle gereksiz tartışmalara lapin gibi atlayan adamı da pazarlama müdür yapmazlar ama şirket dayımın. Hem aptala yatıp çok iyi satış yapiyorum.
- O yuzden sen ateist olamazsin.Ateist olmak icin akilsiz aptal olmak lazim. Cunku su kainata baktigimizda her sey Allah'in varligini bize gosteriyor, dedi.
Çok yanlızım Atam diye geçirdi içinden. İki makine satabilmek için nelere katlanıyorum. Adam bana aptal diyor sesimi çıkartamıyorum.
Yildirim sessiz beklemede. Necmi abi cebinden gozlugunu cikardi.
-Yildirimcigim madem sohbet edicez , sevdim seni.
Ne ara tanıdın da sevdin be adam? Ha tabi aptalız ya sever tabi. Adamın en sevgili hedef kitlesiyim. Bozma oğlum Yıldırım işin sonunda sağlam cukka var.
-Ben de sizi sevdim, severim konuskan insanlari,dedi Yildirim.
Necmi abi gozlugu gostererek:
-Buna ne dersiniz Yildirimcigim?
Atestiz aptalız diye kolay yerden soruyor herhal.
-Gozluk deriz, dedi.
-Biz de gozluk deriz.
Cebinden kalem cikartip:
-Buna ne dersiniz?
-Kalem deriz, dedi.
Sen de okur yazarsın ben de okur yazarım demeye getiriyor herhalde
-Biz de kalem deriz, dedi Necmi abi. Buarada dukkan sahibi bir tepsi seftali ortaya koydu sohbet esnasinda afiyetle yensin diye.
Necmi abi bir seftaliyi eline alarak:
-Peki buna ne dersiniz Yildirimcigim? dedi
-Seftali deriz, dedi.
Gülmemek için kendini zor tutuyordu. Bütün sorularını bildim valla da bildim billa da bildim. Kesin sipariş verecek bu herif.
-Bak iste biz de seftali diyoruz.Demek ki gorus ayriligimiz yok. Simdi sen buna seftali desen ben patates desem, digerine kalem desen ben de baston desem herhalde bu adamla sohbet edilmez deyip kalkip giderdin. Demek ki baktigimizda ayni seyleri gorebiliyoruz.
Oxfordda düz mantık üzerine kürsü verilesi adammış. Helbuki dükkanın sahibi için sorsa biz buna ne deriz diye XX abi, XX bey, baba, amcaoğlu, patron gibi pek çok değişik cevap olacak.
Simdi biz bu seftaliyi nerden aldik Yildirimcigim?
-Manavdan, dedi.
-Hayir oyle degil. Yani denizden mi cikardik, topraktan mi cikardik, yoksa agactan mi topladik?
O zaman neden nereden topladık diye sormuyorsun da kısa olması gereken bu kıssayı uzatıyorsun adam? Aklınca beni iyice aptal yerine koyacak.
-Agactan dedi.
-Peki bu agacin asli nedir?
-Nasil yani? diye sordu Yildirim.
-Yani bu agac aslinda bir odun degil mi?
Ehuhehe herif ağaca odun diyor. İnsana ceset der gibi. Aman banane zaten biyolojiden, botanikten biraz anlasa bu kıssanın esas oğlanı olmazdı, ben işime bakayım.
-Evet dogru, biz agac diyoruz ama asli odun.
-Peki bu odun seftali yapmayi ogrenmek icin okula gitti mi? Kursa gitti mi?
Bu Necmi çişini yapmak için kaç ders almıştır acaba
-Gitmez tabi ki, dedi.
-Akli var midir bu odunun? Dusunup desin ki : Ya ben bu insanlara seftali yapayim de afiyetle yesinler.
Sen dört milyar yıl boyunca evril, kendini geliştir bugünkü ağaç formunu al adam gelsin sana odun desin. Ağacın aklı olsa o odunu beline beline verir bunun.
Yildirim dusundu:
- Akli yok, dedi.Okula da gitmedi.
-Yani Yildirimcigim, bu odun oyle bir sey uretiyor ki tadi, rengi, kokusu hosumuza gidiyor, icindeki vitamin vucudumuzu besliyor. Yildirimcigim bu seftaliyi bize bizi taniyan biri mi verebilir yoksa bu odun mu verebilir?
Yuh bu odunun neden sonuç ilişkisi ile ilgili hiç bir fikri yok. Ortada insanın İ’si yokken o ağacın ataları gene meyve veriyordu. aktörlük yeteneklerimi devreye sokayım bari
Yildirim dondu kaldi. Durdu, dusundu:
-Sen, dedi. Bir deryasin.
Necmi abi gulumseyerek:
-Ben derya degilim , derya bizim okudugumuz Kuran Tefsiri kitaplaridir. Iste Yildirimcigim. Bizi taniyan, seven, aciyan ve neyden hoslandigimizi bilen bir Rabbimiz var. O seftaliye kokuyu veren , burnumuza da o kokuyu alma kabiliyeti vermis. Tadini veren, dilimize tat alma kabiliyeti vermis. Iste O bizim Rabbimizdir,
Allah'imizdir.
Aynı kabiliyeti ite, kediye domuza da vermemiş mi?
Necmi abi devam ederek:
-Mesela dedi inegin sut vermesi. Inek bizi tanimaz. Arinin bal vermesi, ari bizi tanimaz. Simdi biz bilim adamlarini toplayip desek ki: Ya profesorler , bu arilar var ya cok terbiyesiz seyler, biz balini almaya gidince bizi sokuyorlar. Biz bundan sonra ari bali yemek istemiyoruz. Biz siz bal yapin, bize profesor bali yapin biz ondan yemek istiyoruz desek. Bize ari gibi bal yapabilir mi profesorler?
Su yapıyorlar, sentetik protein yaptılar, sentetik deri yaptılar ama bunlar tabi Necmi abinin gırtlağına hitap edecek şeyler değil
-Yapamazlar dedi.
-Peki profesorun yapamadigi bali, bir sinek nasil yapabiliyor? Kuran'da Nahl suresi var. Orda Allah diyor ki : Ben ariya vahyediyorum, emrediyorum insanlar icin sifali olan bali uretiyor. Kuran'da iki yerde sifa kelimesi gecer. Birinde Allah'in Peygambere vahyettigi Kuran'in inanlara sifa oldugu soylenir, digerinde ise Allah'in arilara vahyettigi balin butun insanlara sifa oldugu soylenir.
Yildirim iyice saskin vaziyette bakiyor.
Yuh ulan yuh! adam arıya sinek dedi. Aslana da insanı yemesini mi vahyediyor? Ah şu satış kotası olmasaydı ben sana sineği bir gösterirdim ki.
Necmi abi devam ederek:
-Mesela 5 kisilik bir taksi, saat kulesinin etrafinda kendi kendine doner mi?
-Tabi ki donmez, dedi Yildirim.
-Peki 5 kisilik taksi kendi kendine donmezken 7 milyarlik dunya kendi kendine nasil donuyor? Demek ki onu bir donduren var . Yildirimcigim hic baklava baklavacisiz baklavalasir mi?
Manyetik alan, çekim gücü, açısal momentum korunumu neyse boşver. Adam taksinin taşıma kapasitesi ile yerkürenin ağırlığını kıyaslayan bir organizma. Midesinden başka bir şey de düşünmüyor. Şeftali idi, baldı derken şimdi de baklavaya geldik. Satışı kapattıktan sonra bir kilo baklava gelecek satışların garantisi olacaktır.
Yildirim gulumseyerek Hayir, dedi
-Iste maalesef modern bilim baklavayi goruyor ama baklavaciyi gormek istemiyor.
Burda biraz yağ çekmek lazım
-Yahu siz nereye takiliyorsunuz? Hocaniz kim? dedi Yildirim
-Sevgili kardesim benim Hocam Bediuzzaman'dir, ben onun yazdigi eserleri okurum dedi Necmi abi.
Ehuhehe ana okulu hocası
-Yapma ya o mu hocaniz?
Necmi abi :
-Sen bize takil neselenirsin , dedi
Takılmazmıyım hiç merak etme sen. Ah ticared oh ticared.
-Belli ya cok neseli bir insansin, bir odundan neler cikardin, dedi Yildirim.
-O bu bisey mi Yildirimcigim biz de daha ne odunlar var .
Yıldırım cebindeki imzalı kallavi siparişin formunu yokladı
Guluserek vedalasip ayrildilar.